Günlük | : | 83 |
Haftalık | : | 849 |
Aylık | : | 4975 |
Toplam | : | 384054 |
Deprem fay hattında bulunan ilimiz geçtiğimiz bir ayda 2 defa sallanırken deprem gerçeği bir kez daha gözler önüne serildi.
Antakya ilçesine bağlı Narlıca Mahallesi’nde tek katlı yer evinde ikamet eden aile, iki kez üst üste yaşanan depremde korkuyu yaşadı. Evin duvarları birçok yerden çatlarken toplam 6 kişinin yaşadığı evin çatısının çökmemesi büyük şans olarak değerlendirildi.
Damar rahatsızlığı dolayısıyla ayağı kesilen, engelli duruma düştüğü nedeniyle çalışamayan S.Z. adlı vatandaşın eşi de hipertansiyon rahatsızlığı nedeniyle hasta durumunda.
Narlıca Mahallesi’nde 2’si ortaokula 2’si liseye giden ailenin toplam 4 çocuğu, zor şartlar altında eğitimlerini tamamlamaya çalışırken, geceleri de olası depremde çatının çökme ihtimali nedeniyle korku içerisinde yaşıyor.
Yorum Gazetesi olarak sorumlu yayıncılık gereği bu ciddi ve vahim durumu kamuoyuna açıklarken, Hatay Valiliği’nin, ilgili devlet kurumlarının ve hayırsever insanların ihtiyaç sahibi bu aileye sahip çıkmasını ve gereken desteği vermesini bekliyoruz.
(Yorum Haber Merkezi)
Hak-İş’e bağlı Öz Sağlık-İş Sendikası’nın Antakya Anemon Otel’de gerçekleştirdiği kongre, büyük ilgi ve coşkuyla gerçekleşti.
Genel Kurula, Genel Başkan Devlet Sert, Genel Başkan Yardımcıları Remzi Karataş ve Süleyman Doğan, AK Parti Hatay Milletvekili Abdulkadir Özel, İskenderun Belediye Başkanı Mehmet Fatih Tosyalı, Saadet Partisi GİK Üyesi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, Öz Orman-İş Sendikası Hatay Bölge Başkanı Yücel Avcıoğlu, HAK-İŞ Konfederasyonu Hatay İl Başkanı ve Öz Çelik İş Sendikası İskenderun Şube Başkanı Mehmet Güngör ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Hizmet-İş Sendikası Hatay Şube Başkanı Ercan Salcan, Adana Şube Başkanı Mesut Tekin Demirci ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Gaziantep Şube Başkanı Mehmet Görgel ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Osmaniye Şube Başkanı Mustafa Kemal Taş ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Kilis Şube Başkanı Zaim Erdoğan ve Yönetim Kurulu Üyeleri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan kongrede divan başkanlığını Genel Başkan Yardımcısı Remzi Karataş yaptı.
Hatay Şubesi 1. Olağan Genel Kurulu’nda konuşan Genel Başkan Devlet Sert, “Hatay Şubemizin 1. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştiriyoruz. Şube Başkanımız Fehmi Azboy ve arkadaşlarının çalışmalarını her daim takdir ettik, etmeye de devam ediyoruz. Kendilerine başarılar diliyorum” dedi.
Sendika genel merkezinin yapmış olduğu faaliyetleri anlatan Başkan Sert, 1 saati aşkın konuşmasında icraatlarını sıraladı.
AZBOY, YENİDEN BAŞKAN
Öz Sağlık-İş Sendikası Hatay Şube Başkanlığına tekrar seçilen Fehmi Azboy, kongrede yaptığı konuşmada şu açıklamalarda bulundu: “Bizler bu güzel vatanın her bir köşesinde halkımızın sağlık hizmetini en iyi şekilde almasına yardımcı olan sağlık işçileriyiz. Bizler devletimizin bize emanet ettiği yardıma ihtiyaç duyan yaşlılarımızın, hayatlarını tek başına idame ettiremeyen engellilerimizin, yuva hasreti, anne-baba özlemi çeken kimsesiz yavrularımızın tutunduğu dal, başını yasladığı sine, tuttuğu eliz. Biz bu büyük devletin, bu merhametli milletin vicdanı sosyal hizmet işçileriyiz.
Hayatın her alanında var olan bizler, örgütlenmenin, mücadelenin, azmin ve inancın en güzel örneklerini vererek sendikal bir çatıyı da beraberimizde büyüttük. 200 bin üyeli, Türkiye’nin en büyük sağlık ve sosyal hizmet çalışanları sendikası Öz Sağlık-İş’in çatısı altında olmaktan büyük mutluluk, büyük gurur duyuyoruz.
Mensubu olmaktan büyük gurur duyduğumuz Hak-İŞ Konfederasyonumuz ve Öz Sağlık İş Sendikamızın misyonunu, değerlerini, ilkelerini benimseyerek sendikal faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Teşkilatlanmada başarılı olduğumuz yerler de var, henüz başarılı olamadığımız yerler de var.
Bizler ilkeli bir duruş nasıl olur, üye ile nasıl ilgilenilir, nasıl güven kazanılır, nasıl dik durulur, bir Haklının hakkı için nasıl Bin haksızla mücadele ediliri, sendikacılığı hepimizin başkanı, hepimizin ağabeyi, hepimizin babası olan Saygıdeğer Genel Başkanımız Devlet Sert’ten öğrendik, öğrenmeye devam ediyoruz. İlkeli bir sendikacılığın nasıl yapılacağını Genel Merkez Yöneticilerimizin bizler için çizdiği onurlu sendikal anlayışla yapıyoruz.
Milletimizi, devletimizi, vatanımızı, mağdur ve mazlum coğrafyalardaki kardeşlerimizi ilgilendiren konularda sergilediğimiz dik duruşu ve belli ettiğimiz saflarımızı Sendikamız Öz Sağlık-İş ve Konfederasyonumuz HAK-İŞ’in misyonundan, vizyonundan ve Değerler Sendikacılığından örnek alarak yol alıyoruz. Bizlerin ülkemizin her bir yanında sürdürdüğü bu mücadele sadece sendikal bir mücadele değil, sadece örgütlü bir toplum oluşturmak değil, aynı zamanda güçlü, büyük, inandığı değerler uğruna hizmet veren Öz Sağlık İş Sendikamızın gücüne güç katma yolculuğudur.
Çok emek verdik, gece gündüz sahada, kurumlarımızda, işyerlerimizde üyemiz olsun ya da olmasın tüm sağlık ve sosyal hizmet işçilerimizin yanında olmaya, derdi ile dertlenmeye, hüznünü-sevincini paylaşmaya büyük özen gösterdik. Çok çalışmak için yola çıktık, çalıştık, çabaladık. Biz üzerimize düşenle mükellefiz, başarı çalışanındır düsturuyla hareket ettik.
Birliğimizden, beraberliğimizden, aile bağımızdan vazgeçmediğimiz sürece Allah’ın izni ile Öz Sağlık-İş Sendikamız her daim var olacak, her daim güçlü kalacak, sağlık ve sosyal hizmet işçileri bu çatı altında her daim huzurlu, mutlu, kazançlı olacaklardır. Buna yürekten inanıyoruz. Bunun sürekliliği için heyecanımızı, enerjimizi yüksek tutuyor, çabamızı her geçen gün artırarak yol almaya devam ediyoruz. Hep birlikte güçlüyüz ve sonuç ne olursa olun bu gücü arkamıza alarak çalışmaya, hizmet etmeye devam edeceğiz.” Dedi.
YENİ YÖNETİM KURULU
Sendika Hatay Şubesi’nin1. Olağan Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerde, daha önce atama ile görev yapan Fehmi Azboy Şube Başkanı olarak seçildi.
Şube yönetimi ise Mehmet Ali Gür, Hayrettin Köroğlu ve Ali Uçar’dan oluştu.
Damar rahatsızlığı dolayısıyla ayağı kesilen ve engelli duruma düşen vatandaş, eğitim gören 4 çocuğundan liseye giden 2 çocuğunu maddi imkânsızlıktan dolayı okuldan alacak
Antakya’ya bağlı Narlıca Mahallesi’nde bir aile dramı yaşanırken evin babası S.Z., maddi imkansızlıklar nedeniyle çok üzülmesine rağmen 4 çocuğunun 2 sini okuldan almak zorunda kalıyor.
Damar rahatsızlığı dolayısıyla ayağı kesildiği için engelli durumuna düşen ve bu nedenden dolayı çalışamayan vatandaşın eşi de hipertansiyon rahatsızlığı dolayısıyla hasta durumunda.
Narlıca Cumhuriyet Ortaokulu’nda 2 çocuğu eğitim gören aile, Narlıca Anadolu Lisesinde eğitim gören 2 çocuğunu servis ücreti, okul harçlığı gibi nedenlerden dolayı okuldan alacak.
Devletten 1.800 TL engelli maaşı alan ve bununla geçinmek durumunda kalan muhtaç aile, maddi imkansızlıktan dolayı, lise eğitiminden alacağı 2 çocuğunun üzüntüsünü yaşıyor.
(Yorum Haber Merkezi)
Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde 18 Aralık Pazar akşamı meydana gelen deprem başta ilçe merkezi olmak üzere tüm ilçelerde ve bölge illerinde korku ve paniğe yolaçtı. AFAD verilerine göre 4.8 şiddetinde meydana gelen depremde herhangi bir can kaybının olmaması yüreklere su serpti.
112 Acil Çağrı Merkezi ve AKOM birimlerine Kırıkhan’da 18, Reyhanlı’da 8 ve Antakya’da 3 olmak üzere 29 binada çatlak/kısmi çatlak vaka ihbarı geldi.
Yangın, deprem ve sel gibi afetlere karşı HBB ekiplerinin her zaman teyakkuzda olduğunu belirten Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, depremin ardından yaptığı açıklamada acil durumlar için nöbetçi personelin hazır bulundurulduğunu ancak depremden hemen sonra Afet ve Acil Durum Koordinasyon Merkezindeki (AKOM) tüm ekipleri göreve çağırdıklarını bildirdi.
Reyhanlı’da 6 katlı bir apartmanın tahliye edilerek emniyet altına alındığını ifade eden Savaş açıklamasında şunları söyledi: “İlçelerimizden gelecek ihtimal dâhilindeki olumsuzluklara karşı tüm ekiplerimizle kısa sürede müdahaleye hazır hale geldik. 26 yerel çalışma grubumuzla hızla iletişim kurulmuş, ekipler ihbarları değerlendirmeye devam etmektedir.
Şu ana kadar ekiplerimize herhangi bir can kaybı bildirilmemesi biraz da olsa yüreklerimize su serpmiştir.
Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerimizdeki bazı köylerde bina çatlağı ve boş bir evin hasar gördüğü ihbarı ekiplerimize bildirilmiş, ekiplerimiz bina çatlaklarını teyit etmiştir. Ayrıca Kırıkhan’da bazı evlerde eşyaların hasar gördüğü ve maddi zarar ortaya çıktığı tespit edilmiştir.
AKOM ve HBB ekiplerimiz sahada görevinin başındadır. Vatandaşlarımız ihtiyaç durumunda sosyal medya hesaplarımızdan ve 112, 153, 185 ve 4441206 numaralı telefonlardan bize ulaşabilir.
Unutulmamalıdır ki ilimiz deprem bölgesindedir. Ve her zaman çok daha büyük bir depreme hepimizin hazırlanması şarttır. Depremin can kaybına neden olmaması bizi sevindirdi. Tüm hemşehrilerime ve depremi çevre illerde de hisseden vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi sunarım.” dedi.
(Haber Merkezi)
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gereğince Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Veysel Eren, Rektörlük Toplantı Salonunda gerçekleşen törenle görevi Prof. Dr. Hasan Kaya’dan devraldı. Törende yönetim vizyonunun ana hatlarını paylaşan Rektör Eren, Türkiye Yüzyılını temele alan Sürdürülebilir Kalkınma odaklı stratejik eylem planını, şehir markasında ‘Hatay Yüzyılı’ vurgusuyla duyurdu.
SÜRDÜRÜLEBİLİR TARİHİN KIRILMA EVRESİNDE LİDERLİK VİZYONU
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarıyla Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi yönetim anlayışı arasındaki kesişmeyi öne çıkaran Rektör Eren, “Kadim şehrimiz ve mümbit ilimiz, tarımdan ticarete, turizmden sanayiye, coğrafi güzelliklerinden tarihi zenginliklerine birçok alanda muhteşem potansiyeli olan bir yerdir. Ancak bu potansiyel henüz yeterince harekete geçirilememiş ve açığa çıkarılamamıştır. Bu potansiyelin ortaya çıkarılmasında ve ilimizin hak ettiği gelişmişlik düzeyine yükselmesinde hepimize önemli sorumluluklar düşmektedir. Üniversite olarak bizler tüm akademik ve idari kadrolarımızla bu potansiyelin ortaya çıkarılmasında sorumluluk üstlenmeye hazırız. Üniversite olarak ilimizdeki tüm sektörlerimizle yapıcı işbirlikleri geliştirerek ilimizin gelişmesine katkı sağlamak ve Ülkemizin “Türkiye Yüzyılı İdeali ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının” bir paydaşı olmak önceliklerimizin başında gelmektedir.
HERKES İÇİN, HERKESLE BÜTÜNLEŞME
Bu amaçların gerçekleşmesi için yönetim olarak temel stratejilerimizden birisi akademisyenlerimiz, öğrencilerimiz, şehrimiz, ülkemiz, dünyamızla bütünleşmek; gücümüzü, birikimimizi, enerjimizi, gayretimizi başta üniversitemizin, ülkemizin ve bölgemizin ideallerini gerçekleştirmek için kullanmak olacaktır. Tüm platformlarda ve her düzeyde, kurum içi ve kurumlar arası, ulusal ve uluslararası ortaklıklar kurmak; yönetimimizin önceliği olacaktır. Medeniyetin kök saldığı ve dünya mirasının taşıyıcısı olan bir şehrin kurumları ve insanlarına yaraşır şekilde herkesin ortak olduğu yeni bir liyakat, adalet ve istişareye dayalı demokratik yönetim kültürünü hep birlikte inşa edeceğiz. Hedeflerimiz büyük, yolumuz uzun ve meşakkatli. Ancak bizler de bu büyük hedefleri gerçekleştirmek için bilgi, anlayış, tecrübe ve hepsinden önemlisi heyecan ve tutkuya sahip insanlarız. Sözünü ettiğimiz bütünleşmeyi tesis edebilmek için; öncelikle kendi içimizde her bir hücremiz ve dokumuzla bütünleşeceğiz; akademisyenlerimizle, idari personelimizle ve öğrencilerimizle bütünleşeceğiz; şehrimizle bütünleşeceğiz; şehrimizin kurumları, kültürü ve sorunlara çözüm yollarıyla bütünleşeceğiz, dünyayla ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarıyla bütünleşeceğiz.
SÜRDÜRÜLEBİLİR YÜZYILLARA DOĞRU…
Ülkemizin geleceğinin parolası olan sürdürülebilir yüzyıllar teması, vizyon Türkiye Yüzyılını bir defaya mahsus olmadan devamlı kılmak için gereken vurguyu içermektedir. Bu vizyon, gelecek algısının tamamına yüklenmiş bir ‘kızıl elma’ hedefidir. Yapmamız gereken ise geçmiş ile gelecek arasındaki köprünün güçlenmesi için sorumluluk üstlenmek ve gayret göstermektir. Geçmişten gelen kronik sorunların geleceği belirsizleştirdiği bir krizler çağında, krizleri bertaraf edecek sürdürülebilir çözümlerle sorunsuz bir gelecek için yeni bir döneme başlıyoruz. Bunun için ihtiyacımız olan şey, birikimimizi ve enerjimizi bu ideallerin gerçekleşmesi için harcamaktır, sorunun değil çözümün parçası olmayı kendimize şiar edinmektir. Çünkü Hatay Yüzyılı ile Türkiye Yüzyılı arasında entegre bir bağ vardır.
ÖĞRENCİ ODAKLI ÜRETİM DOKTRİNİ
Araştırma ve topluma hizmet görevlerimizin yanı sıra, en önemli sorumluluğumuz, kuşkusuz, bizlere emanet edilen, ailelerinin ve ülkemizin umudu olan gençlerimize sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeyle rol-model olarak rehberlik etmektir. Mezunlarımızın acımasız rekabetin hüküm sürdüğü küresel dünyada ayakları üzerinde durabilmeleri ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmasına katkıda bulunabilmeleri, ancak bizlerin bu sorumluluğumuz çerçevesinde çalışmamıza bağlıdır. Bu üniversite, bu akademik ve idari kadrolar ve her türlü fiziki alt yapı, öncelikle geleceğe ilişkin kariyer hayallerini ve umudunu bizlere bağlayan öğrencilerimiz içindir. Bu nedenle her bir akademik ve idari personelimiz, üniversitemizi tercih eden, hayallerini ve umutlarını bize bağlayan öğrencilerimize değer katmayı şiar edinmek zorundadır.” dedi.
(Haber Merkezi)
Hatay Büyükşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü bünyesinde gerek merkezde gerekse ilçelerde gerçekleşen cenaze hizmetlerine ne personel, ne araç ne de zaman yetiyor.
Önceki dönemlerde Antakya’da günde 3-5 cenazenin defin işlemi yapılırken bu sayı son günlerde 50-60 rakamına ulaştı.
HBB Mezarlıklar Müdürlüğü’ne bağlı tüm ekiplerin Cumartesi-Pazar dahil özverili çalışmaları ile cenazelere son görev yapılarak toprağa verilmeleri sağlandı.
Son dönemde toplumun sevdiği, tanıdığı ve geniş çevresi olan insanların birer birer vefat ederek aramızdan ayrılmaları tolum psikolojisini de olumsuz etkiliyor.
Uzmanlar son günlerde artış gösteren koronavirüs vakalarının asgari seviyeye inmesi için herkesin gereken tedbirleri almasını ve gerekmediği sürece evden dışarı çıkmamalarını istedi.
(Yorum Haber Merkezi)
İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin,
Hastalık gelmeden önce sıhhatin,
Meşguliyet gelmeden önce boş vaktin,
Fakirlik gelmeden önce zenginliğin ve
Ölüm gelmeden önce hayatın kıymetini bilin.”
(Hâkim, Müstedrek, IV, 341; Buhârî, Rikak, 3; Tirmizî, Zühd, 25)
Dünya ve ahiretimizi kurtaracak bu muhteşem öğütlerin/tavsiyelerin hangi birinin gereğini yerine getiriyoruz? Maalesef bu soru bile bizi kendimize getirmeye yetmiyor. Ve yine maalesef zamanında ve zemininde yapılması gerekenler konusunda, -makul bulmamıza rağmen- gevşek davranıyoruz. Bu gevşeklik bize pahalıya mal oluyor. Biz kaybetmeyi de yanlış anladığımız için bunu yanlış eylemlerle ve davranışlarla yansıtıyoruz. Esas olan, Mevlana’nın, “Kıymet bilmek, kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır.” dediği cinsten olmalıdır.
Her alanda olduğu gibi edebiyat ve düşünce alanında da yeteri kadar kıymetini bilmediğimiz değerlerimiz vardır şüphesiz. Bunlardan biri de Cemil Meriç’tir. O, öyle bir değerdir ki, Türk milleti olarak böyle bir değere sahip olduğumuz için şükretmeliyiz. Ayrıca, dünya düşün arenasında bize açtığı yer, bize kazandırdığı saygınlık açısından da medarı iftiharımız olduğunu bilmeliyiz. Bu alanda bir olimpiyat düzenlense Cemil Meriç’le ipi göğüsleyeceğimiz konusunda şek ve şüphe yoktur.
Düşünelim, Dünya kültürünü analiz edip her bir değeri yerli yerine oturtabilen kaç kültür adamı vardır dünyada? N. Fazıl’ın söylemiyle “Allah’ın iç gözü daha iyi görsün diye dış gözünü kapattığı, sahici münevver Cemil Meriç…”, “Kulumu sevince gören gözü, duyan kulağı, tutan eli olurum. Artık o benimle duyar, benimle görür, benimle tutar, benimle yürür." Demiyor mu Cenabı Allah? Yoksa siz dış gözü olmayan bir insanın, müthiş bir basiretle dünyada olup biteni tetebbu ederek kültür dünyasına bu kadar damardan girip tahlil edebilmesini nasıl izah edebilirsiniz? Dikkat edin belki de yeryüzünde bir örneğini daha gösteremezsiniz!
2008 yılında Hatay Kültür Merkezinde “Umrandan Uygarlığa” panelinde konuşan kızı değerli hocamız Ümit Meriç Hanımefendi, başladığı konuşmasının bir yerinde insanın tüylerini diken diken eden bir hususu dile getirmişti:
"Cemil Meriç’in hayatı tek başına zaten beşeriyetin dikkatini çekecek bir hayattır. Hatırlatmaya gerek yok, ama 35-36 yaşlarında gözlerini kaybeden bir insan, kör olduktan sonra 12 cilt kitap; fikir kitabı kaleme almıştır. Bu bakımdan bir insanlık şaheseridir Cemil Meriç’in hayatı. Bir özürlünün özrünü aşma ve aşmayı başarma gayretidir. İnsan olarak hepimizi ilgilendirir. Herkesin zaman zaman belki yapması gereken bir tecrübedir bu. Biraz konunun dışına çıkıyorum, ama konu içine gelmek için, hiç hayatınızda 24 saat gözlerinizi kapayarak yaşamayı denediniz mi? Ne yapabilirsiniz? Nerelere gidebilirsiniz, neler düşünebilirsiniz? Ve siz kim olursunuz, gözleriniz kör olursa? Gözlerinizi kaybettikten sonra sizden geriye ne kalır? Hiç bunun tecrübesini yaptınız mı? Bunun acısını, bunun aczini, bunun insana getirdiği artıları ve eksileri düşündünüz mü?”
Bunu düşünmeden, nefsine yenilerek, egosuna mahkûm olarak Cemil Meriç’i levm etmeye, kınamaya, küçük görmeye yeltenen cüceler olmadı değil! Dikkat edin eleştirmeye demiyorum. Kendilerince açık gördükleri kapıdan girmeye çalışarak tatmin olmaya çalışıyorlar.
Cemil Meriç’i anlamak için öncelikle gerekli olan bir şuur ve onun üzerin inşa edilmesi icap eden bir kültürden yoksun, bazı zevat, popüler algının ezikliği altında ürettikleri soruları bu bilge insana
yöneltiyorlar. Kendi zavallılıklarını idrak edemeyen bu tefekkür yoksulu zevatı, hayatımızın her deminde görmek pek de şaşırtıcı değildir!
Aralarında Hatay Büyükşehir Belediye(HBB) Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş’ın da bulunduğu CHP heyeti, İzmir’in bir deprem bölgesi olmasına ve belediyelerin girişimlerde bulunmasına karşın gereken önlemlerin bugüne kadar alınmamış olduğunu vurguladı.
YARALARI SARMAK İÇİN HEP BİRLİKTE CANSİPERANE ÇALIŞAN BİR MİLLETİZ
HBB Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş İzmir’de yaptığı açıklamada, “Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yaralıların da bir an önce sağlığına kavuşmasını temenni ediyor, hepimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Sıkıntılı günlerde, bugün olduğu gibi, yaraları sarmak için hep birlikte cansiperane çalışan bir milletiz. Gönül ister ki sıkıntılı günleri birlikte aşalım ve rahat günlerde de bu sıkıntılı günler olmasın diye hep birlikte uğraş verelim. İnşallah bu son olur. Bu depremden sonra da hem iktidar hem de belediyeler kendine düşeni yapar. Ve bundan sonraki süreç içerisinde deprem gerçeğini bilerek yaşarız. İzmir’imize çok geçmiş olsun” ifadelerine yer verdi.
(Haber Merkezi)
… Evet, bekledik ama yanıldık. Aslında niye beklediysek?! Belki de girişte Hatay’la ilgili güzel cümlelerinin samimiyetine kendimizi kaptırıp inanmışlığımızdan olsa gerek. O da bizi utandırdı sağ olsun: “Amacım Hatay’a dair turistik bir yazı kaleme almak değil” diyerek. Ne bilelim biz, Atatürk’ün bize emanet ettiği Hatay’ın tertemiz ve göründüğü gibi olan insanları, Habib Neccar’ın, Şeyh Ahmed Kuseyri’nin, Beyazid-i Bestami’nin ahfadı, Cemil Meriç’in kültürünün mirasçıları olarak inandık…
İnsanın, köklerinin olduğu kendi şehrine karşı olması gereken samimiyet ve vefasıyla ilgili buraya bir not düşmemiz gerekmektedir: Hataylılar, arz ettiğim derinlikli kültürle yoğrulmuş oldukları için aslın, yurdun, memleketin ne denli kıymetli değerler olduğunu bilirler ve hiç bir zaman başka yurtlar, ülkeler ve memleketlere yamanmaya çalışmazlar. Hiçbiri, memleketi olmayan bir yer için “Ben İzmirliyim, ben İstanbulluyum, ben Ankaralıyım…” demez, aksine gururla, şerefle Hataylı olmanın kıvancını taşır.
Özdil, İl’imizi överken ne oldu peki? Olan şu, huylu huyundan vaz geçmiyor. Hatay’ın güzelliklerini anlatmak adına, başladığı yazısına, Hatay’ı siyasetinin göbeğine oturtarak devam etti: (…) Suriye meselesini çözmek için, Moskova’ya yalvarıyorlar. Suriye meselesinin çözümü, Suriye topraklarında değil, Hatay’da! Suriye meselesini çözmek için, Moskova’ya yalvarıyorlar. Washington’a el açıyorlar. Brüksel’den medet umuyorlar. Halbuki, Suriye meselesinin çözümü için oralara gitmeye gerek yok. Çözüm Hatay’da… (…)Mermi bile sıkmadan Hatay’ı alan Mustafa Kemal dehasından nasibini almamışsın… Bari, Hatay’dan ibret al.”
Hataylıların siyaseti bilmediği zehabından hareketle onlara siyaset dersi vermeye yeltendi. Yeri miydi, değil miydi, artık onun için bir önemi yoktu. İnsan düşünmeden edemiyor, Hatay’a ve Hataylılara dair insan eksenli bu kadar övgüden, bu kadar methi senadan sonra onların birleştirici, hoşgörülü hallerini ifade etmesine rağmen, uzaklaştırıcı, ayrıştırıcı ve ideolojik cümleler nasıl kurabiliyor? Bu İl’in insanı tarafından, “Sen bizi övme arkadaş! Musevi’siyle, Hristiyan’ıyla, Müslüman olarak Sünni’siyle, Alevi’siyle ve Ermeni’siyle kardeşçe barış içerisinde yaşayan bu güzide halkın kendi ilini inkâr eden birinin övgüsüne ihtiyacı yoktur. Siyasi görüşleri ayrı da olsa, hükümetlerine, bu İl’i istismar ederek, bu İl üzerinden çakamazsınız! İflas etmiş ideolojinizi ve siyasetinizi bu İl üzerinden tezgâhlayamazsınız!” diye haykırası geliyor.
Daha dün denebilecek bir tarihte, Gezi olaylarında kendi yandaşları, onu “hain”, “satılmış kalem”, “yavşak” ilan ederek güvensizliklerini belirtmediler mi? İzinden döner dönmez de ilk iş olarak sitem dolu bir yazı kaleme almadı mı? “İzahat vermek... Bunca sene yazdıklarımız ortadayken, izahata mecbur kalmak bile utanç verici ama...” demedi mi? Vaziyet bu haldeyken Hatay’a ve Hataylılara ders vermek, bunun üzerinden Hükümete çakmak çok ahlaki durmuyor.
Bütün bunlara rağmen Hataylılar istedikleri kadar, “insanların dini, mezhebi, inancı, düşüncesi ne olursa olsun” diye başlasınlar söze, istedikleri kadar bunu içten, yürekten, en samimi duygularla ve karşılıksız olarak haykırmış olsunlar, işte birisi kalkıyor, ulusal yazar sıfatıyla bu memlekete geliyor ve bütün bu güzellikleri siyasetine alet edeceği bir köşe yazısı ile tersyüz etmeye çalışıyor!
Kendi memleketine sahip çıkmayan birinin, İlimizi takdir etmesini beklemiyoruz, istemiyoruz da. Esasen Hatay’ı neden takdir ettiğini, gündemi ve olayları takip eden herkes çok iyi biliyor ve niyeti fark ediyor. Bir iki yaldızlı cümleyle gerçeklerin üzeri örtülemez. Hele ki, işin içinde bu milletin ortak değerini istismar varsa. Siz matbuat dünyasını iyi bilirsiniz, çünkü siz aydın, münevver kimselersiniz
değerli Hataylılar. Size bu İl’i armağan eden bir büyüğümüze, içinizden biri, teşekkür babından bir kitap yazsa, o kitabı teşekkür kabilinden onun namına halka hediye etmez mi? Yahut da en azından maliyetine dağıtmaz mı? Piyasada en fazla 40-50 lira edebilecek bir kitabı, 2.500 Liraya sattıktan sonra kalkıp bu millete, Mustafa Kemal dehasından nasibini almamaktan dem vuracak son kişi o olsa gerektir. Hatay üzerinden Mustafa Kemal edebiyatı yapmanın ne manaya geldiği, sanırım anlaşılmıştır.
Hülasa şunu ifade edebiliriz: En iyisi, zati alileri gidip, kendi İl’leri olan Mardin’e övgüler dizsin. Haddi zatında Mardin de en az Hatay kadar övgüye layık bir İl’imizdir. Ancak edip etmeyeceğini tabii ki kendileri bilir ve bunun takdirini de şüphesiz Mardin halkı yapacaktır.
Bizim ona son sözümüz ise, “Gölge yapma başka ihsan istemez!” demektir.
Hatay Valiliği, Yıldırım-5 Amanoslar Operasyonu kapsamında İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekiplerin katıldığı bir operasyonun başlatıldığını açıkladı.
Hatay Valiliği’nden yapılan açıklamada “Yıldırım-5 Amanoslar Operasyonu kapsamında; ilimize bağlı Hassa İlçemiz kırsalında, hudut birliklerinin termal kameralarına yansıyan görüntülerde sınırdan paramotorla geçmiş olabileceği değerlendirilen 2-3 kişilik terörist grubun etkisiz hale getirilmesi maksadıyla; İl Jandarma Komutanlığına bağlı Jandarma Komando ve JÖH birlikleri ile PÖH ve Güvenlik Korucularının katıldığı bir operasyon başlatılmıştır.” denildi.
(Haber Merkezi)
Hatay ve İskenderunluları selamlayarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, son bir ayda ziyaret ettiği 37 il ve 12 ilçeden barış, esenlik, kardeşlik mesajları getirdiğini söyledi.
Reyhanlı’da 52 vatandaşı şehit eden katilleri de Suriye’de saklandıkları deliklerde bularak Türkiye’ye getirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi mahkemelerimiz döktükleri her damla kanın hesabını o alçaklardan tek tek soruyor. Aynı şekilde Gezi olaylarını planlayanlar, finanse edenler, 12 tane ağacı bahane ederek hükûmeti devirmeye çalışanlar da yargıya hesap veriyor. Artık Türkiye’de kimsenin işlediği suç yanına kar kalmıyor.
Sadece Reyhanlı katillerini değil, FETÖ’cü alçakları da kaçtıkları yerde buluyor yargıya teslim ediyoruz. Pensilvanya’daki şarlatanın parmağında oynattığı kuklalarına rağmen koro hâlinde bize iftira atan Kandil’in mızıkacılarına rağmen bu ülkede adaleti muhakkak tecelli ettireceğiz. Suriye’den Irak’a kadar ülkemize yönelik her türlü oyunu hem masada hem sahada bozacağız. Binlerce tır dolusu silahla donatılanları nasıl Afrin’de hezimete uğrattıysak, inşallah Münbiç’ten başlayarak güney sınırımız boyunca da bunlara hadlerini bildireceğiz. YPG bize saldırmaz diyen CHP’nin başındaki gafile rağmen Suriye’nin kuzeyinde ülkemiz karşıtı bir terör koridorunun oluşturulmasına fırsat vermeyeceğiz.” dedi.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Taksim’de CHP ve HDP öncülüğünde bir araya gelen topluluğun ezan okunduğu sırada Ezan-ı Muhammediye’yi ıslıkladıklarını anımsatarak, vatandaşlara bunun görüntüsünü izleten Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşlardan “Ezan-ı Muhammediye’yi ıslıklayan nursuzlara, Cuma salasıyla dalga geçen edepsizlere” sandıkta Osmanlı tokadı vurmalarını istedi.
TÜRKİYE’Yİ GÜÇLENDİRECEK TEK BİR PROJELERİ DAHİ YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin boş teneke misali çok çıkardığını ancak Türkiye’ye dair vizyon, plan ya da fikirleri olmadığını belirterek, “Türkiye’yi kaldıracak, yüceltecek ekonomik, siyasi, ticari, askerî olarak güçlendirecek tek bir projeleri dahi yok. Her kamera gördüklerinde, mikrofonu ellerine her aldıklarında koro hâlinde bize saldırıyorlar, hepsi birden bize iftira atıyorlar. Vizyon boşluğunu, ufuk yokluğunu hakaretle kapatmaya çalışıyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
CHP’nin başını çektiği ittifakın Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayının “oy varsa yol var, oy yoksa yol da yok” diyerek vatandaşı azarladığı görüntüleri de meydandakilere izleten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi Hatay’da bu adama haddini bildirmek görevimiz değil mi? Öyleyse çok çalışacağız ama bunun genel başkanı da genel başkan değil ki. Genel başkan olsa kalkar der ki ‘ya sen böyle nasıl dersin, nasıl böyle konuşursun?’ İnanın benim bir belediye başkanım böyle bir yanlış yapsa kapıya koyarım. Çünkü benim vatandaşıma, benim halkıma belediye başkanı böyle bir hakarette bulunamaz.
Türkiye son 17 yılda hangi başarıya imza atmışsa HDP’ye, CHP’ye, marjinallere, CHP zihniyetindeki bürokratik vesayete rağmen başarmıştır. Şimdi bu kardeşiniz Cumhurbaşkanı olarak 4,5 yıl Türkiye’nin başında. Şimdi ben size ne diyorum biliyor musunuz? İşte Hatay’da İbrahim Güler kardeşimizi Büyükşehir’e Belediye Başkanı yapalım. Ve değerli kardeşlerim, Fatih Tosyalı kardeşimi İskenderun’a Belediye Başkanı yapalım. Ve böylece Cumhurbaşkanı, Büyükşehir Belediye Başkanı ve İskenderun İlçe Belediye Başkanı üçlü olarak buralarda mevcut eksikleri gidererek yeni bir İskenderun, yeni bir Hatay inşa edelim” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda 31 Mart seçimlerine az bir zaman kaldığına işaret ederek, vatandaşlardan Cumhur İttifakı’nın adaylarına destek istedi.
(Haber Merkezi)
Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu, yeni yılın ilk günlerinde ilimize gelecek. AK Parti Hatay Milletvekilleri; Hüseyin Yayman, Abdulkadir Özel ile Bayram Türkoğlu’nu makamında kabul eden Bakan Karaismailoğlu, Ocak ayında Hatay’a geleceğini ve müjdesini vereceğini bildirdi.
Ziyareti değerlendiren Milletvekili Hüseyin Yayman, “Sayın Bakanımızı, Milletvekili arkadaşlarımla ziyaret ettik. Bakanımız, Hatay’a vereceği büyük müjdeyi, Ocak ayında şehrimize yapacağı ziyaret sırasında açıklayacağını ifade etti” dedi.
(Haber Merkezi)