......

SPOR HABERLERİ

PİYASALAR

altın fiyatları

Online Ziyaretçi

Günlük: 83
Haftalık: 849
Aylık: 4975
Toplam: 384051

MEDYADA TEKELLEŞME

Yazar : Misafir Kalem | Tarih : 6 yıl, 1 ay önce / 03.04.2018 10:14:00 | Görüntüleme : 3807
Bilindiği gibi gündemin önemli maddesi; Türkiye medyasının en büyük grubu olan Doğan Medya Grubu'nun satışı. Bu durum merak edilen bazı soruları da beraberinde getirdi.

Bu alışveriş gerçekten ticari bir iş mi? Yoksa siyasi bir operasyon mu? Kuşkusuz bu, medyanın tek elde toplanması anlamına geliyor. Artık her yerden tek tip ses çıkacak. Bilinmeli ki çok seslilik zenginliğimizdir.  Farklı fikirlerin dile getirilmesi, zarar değil fayda getirir.

Ha buradan şu çıkmasın.  Doğan Medya ülkede gerçekleri haykıran, haktan hakikatten yana olanların sesi miydi? Hayır.

Siyasetin etekleri altına gizlenip güçlendikçe/büyüdükçe kartelleştiği herkesin malumu.  Her dönem, gemisini yürütmeyi çok iyi becerdi. Buna rağmen bu satışın hali hazırdaki medya görüntüsü içerisinde ciddi sorunlar barındırdığı da açık.

Yani bu satış zaten sorunlu olan basın özgürlüğü konusundaki endişeleri hayli artırmıştır. Basın özgürlüğünde dünyanın en geri ülkeleri arasına giren ülkemizde artık tek tip basın olacak. Basın özgürlüğü bağımsızlık kadar önemli, olmazsa olmazdır.

Bundan 15 yıl önce Türkiye, dünyada basın özgürlüğü sıralamasında 99'uncu sıradaydı. 2017 yılında 155'inci sıraya geriledi. 2018 rakamlarını hayal etmek bile istemiyoruz.

“Görüyorsunuz… anlatmaya gerek yok… nereden nereye…” Sahi bu işin gidişatı nereye?

***

Şu çok iyi bilinmeli ki "dünün her şeye hâkim iktidarlarının bugün esâmeleri bile okunmamaktadır." Güç sahipleri istedikleri kadar televizyonlara, gazetelere ambargo koysunlar, kalplere ambargo koyamazlar.

Basına müdahaleyle medyanın üzerinde bir baskı kurma amacı güdülüyorsa hem medyaya hem de müdahale edenlere yazık olur.

Kamuoyunda “Alo Fatih!" diye bilinen meşhur telefon görüşmede "Niye bu Devlet Bahçeli kanala fazla çıkıyor” diye şikâyet edilmişti. Şimdi devir tersine döndü. Onlardan referans alınmadan iş yapılamıyor.

Sosyal Medyada binlerce maaşlı troller, üstüne gönüllüler ve bağışlayın yalakalar vardı. Şimdi de milyarlarca dolar verip medyada tekelleşmeye gidiliyor. Sebep ne ola ki?

Öyle bir noktaya geldik ki tüm yayınlar kontrol altında. Her şey tek merkezden kontrol ediliyor ve yönlendiriliyor gibi.  Siparişle hazırlanan yayınlar listesi uzadıkça uzadı; ana haberler, diziler, köşe yazıları, manşetler…

Örneğin; Bakanları görevden almadan önce dizilerde paşalar görevden alınıyor. Toplum zihnen buna hazırlanıyor, sonra fiş çekiliyor.

Dizide Ertuğrul Bizans’a meydan okuyor, ertesi gün bakıyorsun hükümet Avrupa’ya meydan okunuyor.  Dizilerde rolleri oyunculara verip sonra bilinçaltında halkı alıştıranlarla, ülkede karar alma durumunda olanlar aynı kişiler sanki.

***

Türkiye’de gazeteler artık okunmak için değil; yalnızca marketler arası rekabetteki mısırözü yağı fiyatı tespiti veya mahkeme kararlarının ilamı için var.

Muhalefet partilerinin eylemleri, konuşmaları ve eleştirileri ya cılız şekilde veriliyor ya da hiç verilmiyor. Bu da ülkede her şeyin yolunda gittiği izlenimini veriyor. Bu bilgi saklama ve toplumu uyutma operasyonu bir yere kadar işe yarayabilir ama "gerçeklerin er geç ortaya çıkmak" gibi bir huyu vardır.

Bir Arap atasözünde söylendiği gibi "Dostun seni tasdik eden değil sana doğruyu söyleyendir." Hakkınızda haber üretilmesinden korkmayın bırakın sizi eleştirsinler. Yanlışınız varsa düzeltirsiniz.

İşsizliği, yoksulluğu, yolsuzluğu çözemez, adaleti yerine getiremezseniz, bunları saklayarak, medyayı elinize alarak gizleyemezsiniz.

Günün fenomeni Saadet lideri Karamollaoğlu'nun dediği gibi "Medya padişahınsa, sosyal medya bizimdir!" Gerçekler baskı yaparak ve ambargo uygulayarak gizlenemez.



İSLÂMDA AKLIN ÖNEMİ:

Yazar : Misafir Kalem | Tarih : 6 yıl, 1 ay önce / 30.03.2018 10:57:43 | Görüntüleme : 3994

İnsanoğlunun, Yüce Yaratıcısına şükretmesi için akıllı olması gerekir. Aklı-bilinci-temyiz kudreti olmayan bir kişinin olan-bitenden haberi olmayacağı için Allah Tealâ’ya şükretme, sorumlu tutulma yeteneğinden de bahsedilemez. O halde dinimizin bizi kurtarabilmesi için aklımıza ihtiyaç vardır.

Akıllı insan, Dünyada iken çok pişmanlık duyan insandır: Çünkü akıllı insan; dünyada iken eksiklerini, noksanlarını, İslâmın esaslarına uygun olmayan davranışlarını bilir-görür, pişman olur, dolayısıyla hemen tövbe eder ve tutum ve davranışını derhal düzeltir. Akılsız insan, gâfil insan, sorumsuz insan bunu yapmaz ve maalesef “olduğu hali ile” uhrevî hayata intikal eder. Orada, helalinden-haramından yaptıkları-ettikleri, tutum ve davranışları, haramından-helalinden gördükleri-duydukları, haramından-helalinden yedikleri-içtikleri önüne serilince çok pişman olacaktır. Fakat, ne yazık ki, orada tövbe etme imkânı, kendini düzeltme imkânı yoktur!

Hristiyanlık, sadece iman etme dini olduğu halde İslâm dini iman etme ve akıl dinidir: Yukarıda belirtildiği üzere, İslâm, aklın, fikrin, idrakin yolundan gitme dinidir; düşünme, tefekkür etme dinidir. Cenab-ı Allah, Kur’anı kerimde 47 ayette, olayları, doğal oluşumları, gelişmeleri, davranışları, mucizeleri anlattıktan sonra çarpıcı bir şekilde sorular sorup insanoğlunu sarsmaktadır! Hatta bazı ayetlerde söz tutmadığı için insanı ağır şekilde azarlamaktadır.

“…Yaptığınızın çirkinliğini anlamıyor musunuz?”(Bakara,2/44)

“…(Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?”(Bakara,2/76)

“…Halâ aklınızı kullanmayacak mısınız?”(Hûd,11/51)

“…İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?” (Hûd, 11/78)

 “…(Bunu) Ancak akıl sahipleri anlar.”(R a’d,13/19)

“…Şu halde yaratan, yaratmayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?”(Nahl,16/17)

Cenab-ı Allah tüm sevdiklerimize bu bilinci versin, bu yolu açsın inşallah! Âmîn!

İSLÂMIN DOĞUŞU !

Ol çağlarda insan içinde şeytan var!

Müşrik, putları eliyle kendi yapar,

Evreni yaratan Rabbimi bırakıp,

Çamurdan kendi yaptığı puta tapar!

 

Efendim, Asr-ı saadetin güneşi,

Görülmedi cihanda asla bir eşi,

Kâbe üzerine doğdu Nur Dağından,

Tüm putları yok etti, yaktı ateşi!

 

Lât, Menat, Uzza, Hübel’i bizzat kırdı.

Müşrikleri, çıldırtan bir öfke sardı!

Müslümana kahır, nefret, azap, çile,

İşkencede ah u zarlar Arş’a vardı!

 

Nur Dağı kadar yılmaz sabır gerekti,

İslâm’ın tek önderi, cesur- yürekli.

Geceye, şafak sökmezdi nuru olmasa,

Bu gün de muhtacız nuruna, sürekli!

 

OYTAN, karanlığı aydınlattı Kur’an,

Dine, bitmez-tükenmez güç verdi her an!

Ayetler kalplerimize şifa verdi,

Bizzat Mevlâ’mızdı yareleri saran!



İTTİFAKLAR, İFTİRALAR, İTİRAFLAR

Yazar : Misafir Kalem | Tarih : 6 yıl, 2 ay önce / 20.03.2018 11:30:15 | Görüntüleme : 4029

 İtiraf etmeliyiz ki Saadet’in yükselişi, gündem belirleyici oluşu ve kilit role bürünmesi en fazla hükümeti ve yandaşları şaşırttı. Bu popülerliği sabote etme çabası da bundan.

Yaşadığımız “süreç”te Saadet Lideri Karamollaoğlu önce Sarayda/Külliyede ağırlandı, sonra İttifak Komisyonundan Şentop’la görüştü. Bir beklenti içerisine girdiler. “İstedikleri” neticeyi alamayınca topyekûn ve koro halinde saldırıya geçtiler.

Sözüm ona gazetelerin köşelerini tutmuş bazı beyefendilerin yazılarındaki -bağışlayın- pespayelik ve dalkavukluktur canımızı sıkan. Her dönemin adamı olmayı başarmış(!) tiplere birkaç söz söyleme ihtiyacı hasıl olduğu düşüncesiyle bu yazıyı kaleme alıyoruz.

***

Beylerin talimatla çalıştıkları belli. Ellerinde ev ödevi gibi bol iftira şablonlu yazılarla, karşılarına kim çıkarsa çıksın haşlayıp harcamaya çalışıyorlar. Yozlaşmış, tahribata uğramış birkaç paçavra felsefe ve siyaset bilgisiyle ehli küfrün Müslümanlara yapamadığı hakaretleri sayıp bir de utanmadan Allah’a havale ediyorlar.

Biz kendimizi dev aynasında görmüyoruz. Haddimizi, sınırlarımızı, gücümüzü biliyoruz. Ancak doğruları en yalın haliyle söylemenin de bu ülkenin bir partisi olarak "boynumuzun borcu" olduğunun da farkındayız. 

Sürekli dillerine doladıkları CHP ve HDP ile ittifak yapılacağına dair çığırtkanlık peşindeler. Sanki Saadet kendilerini yüzüstü bırakıp gidip başkalarıyla ittifak yapmış gibi yalan ve iftira üzerine haberler yapıyorlar.

Sanki bu ittifak yasası Meclisten geçirilirken "hükümet ile ittifak kurmak şartıyla" diye şerh düşülmüş de haberimiz yok?

***

Temel Başkan’ın, ayakları yere basan, samimiyet dolu, ağzından çıkan, retorikten ve kuru bir söylemden uzak sözlerinin toplumdaki yansımaları; kendilerini abi bildiğimiz, bu tekkenin çorbasını içmiş, ağzı iyi laf yapan kekeçler’in, dili pak mı kirli mi meçhul şahısların ve avanelerinin" üstten kurdukları gazeteci gevezeliklerinin ısmarlama cümlelerinden çok daha değerli.

Utanmasalar "Karamollaoğlu Madımak Katili” diyecekler de gerçekleri bu kadar da çarpıtamayacaklarını biliyorlar. Zira Sivas olaylarındaki masumiyeti kendisi tarafından açıkça bilinmesine rağmen yazısında iğnelemeyle dile getirmesi, en hafif tabirle ahlaksızca belden aşağı vurmaktır.

Tarih bu tipleri yargılamada oldukça mahirdir unutmayalım.

***

Saadet’in en büyük avantajı, ittifak rüzgârına kapılmadan ve kendini parlatma çabasını bir kenara bırakıp özlediğimiz ilkeler üzerinden bir siyaset yürütme çabasında olmasıdır. Mesele, iktidar olmak veya olmamak değil. Mesele huzuru, saadeti, güveni, adaleti ve kardeşliği yurt sathına yaymak. Kanayan yaralara ilaç olmak. Adalet diye bağıranlara kol kanat germek.

İktidarı paylaşmanın kimseyi küçültmeyeceği, aksine gönüllere ancak insani, ahlaki ve mütevazı yaklaşımlarla girilebileceği unutulmamalıdır.

Muhalefet etmek "hain olmak" gibi bir yaftalamayla/etiketlemeyle sindirilemez. İnsanların bedenlerine sahip olabilirsiniz, onları tahakküm altına alabilirsiniz, prangalar vurabilirsiniz, susturabilirsiniz; ama ruhlarına hükmedemezsiniz.



PAPA ZİYARETİ(!) VE CEVAP BEKLEYEN SORULAR

Yazar : Misafir Kalem | Tarih : 6 yıl, 3 ay önce / 13.02.2018 11:23:44 | Görüntüleme : 4613

Ülkemiz, en üst düzeyde bir temsille 59 yıl aradan sonra Katolik dünyasının ruhani lideri Papa’yı ziyaret etti.

AB Papayla görüşünce hani Hristiyan birliği oluyordu? Veya bu ziyareti bu kritik dönemde CHP veya -ocaklardan uzak- İslami hüviyet taşıyan bir parti yapsaydı tepkiler ne olurdu?

Öncelikle şunu belirtelim ki bir devlet adamıyla, dini bir liderle hatta bir düşmanla görüşülmesini yadırgamıyoruz. Burada sorgulamaya çalıştığımız şey "başkası yapınca vatan hainliği; ben yapınca kahramanlık" yaklaşımıdır.

Saadet Partisi’nin CHP ile görüşmesine takılıp kalanlara da dünkü kardeşlerini hain ilan edenlere de duyurulur.

***

Gelelim Papa'ya yapılan ziyarete ilişkin sorulara;

 Nice zamandır Kudüs’e, Gazze’ye gidilecekti, gidilmedi. Ama iş Vatikan’a gelince tüm imkansızlıklar(!) aşılıp Vatikan’a gidildi. Ne ilginç!

59 yıl boyunca hiçbir devletliye nasip olmayan(!) bu tarihi görüşmenin, bu kadar ani, hızlı ve Şehid Namzedi Binlerce Askerimizin cephede olduğu bir döneme sıkıştırılmasının, deyim yerindeyse yangından mal kaçırırcasına yapılmasının anlamı neydi?

Hatırlayacaksınız, Papa göreve geldiğinde, Ermenilere soykırım yapıldığını söylemişti. Bunun üzerine Vatikan Büyükelçisini geri çekmiştik. Şimdi ne oldu? Acaba Papa, kararından vazgeçti de onun için mi ziyaret ettik?

İslam coğrafyasına yapılan saldırılar dolayısıyla Papa’nın yanında yer almak, onunla aynı fotoğrafa girmek ortaçağ zihniyetini hortlatma ve Haçlı seferi olarak nitelendirilmişti. Acaba Papa, bir çağrıda bulunarak Ortadoğu’da yaşanan işgal ve katliamlardan dolayı Müslümanlardan özür mü diledi?

Bu ziyaret kan gölüne dönen İslam dünyası lehine hangi faydaları sağlayacak acaba?

***

Ziyarette Papa’dan dua istendiği şeklinde bir haber basına yansıdı. İhtimal vermiyoruz ama gerçekten dua istendi mi? öğrenmek istiyoruz. Ehli sünnetin kalesi hocaların bu konudaki fetvalarını büyük merakla bekliyoruz?

Fotoğraf karesinde Trump ailesiyle aynı pozun yakalandığı görülüyor. Donald Trump, eşi, kızı, damadının sıralanması ile Türk heyetinin sıralaması aynı oldu. Bu karelerde ne amaçlandı? Trump’a mı özenildi? Trump’ın bu pozla vermek istediği mesaj ortada iken hangi mesaj verilmek istendi?

Gelelim en çok konuşulan ve trollerin elinde patlayan sandalye krizine. Arşivden görüleceği üzere Papayı ziyarete giden tüm liderler, (Sisi, Putin, Trump vd.) aynı masada aynı sandalyede oturuyor. Yanlarına 3. şahıs olarak küçük sandalyede tercüman oturuyor.

Bu defa da güya küçük sandalye verip küçük düşüreceklermiş de karşı çıkılmış(!).  Ucuz kahramanlık peşindeler. Tercümanın oturacağı sandalye nasıl da milli mesele haline getirildi? Biz "Papa ile ne görüşüldü?" diye merak ederken çok büyük bir kriz varmış da başarılı bir şekilde atlatılmış gibi sunuldu. Güya sandalyeyi reddederek siyasi-idari, dehası-zekâsı denilerek algı oluşturuldu. Hâlbuki ortada bir kriz falan yoktu. Gene cambaza bak olayı. Bakalım cebimizden ne çıktı bunu zaman gösterecek. İşin aslının ortaya çıkmasıyla trollerin elindeki yalan her zamanki gibi balıklama atlayan sazanların kucağında patladı. Yağcılara doğan gün ne yazık ki erken battı. Yağcıların da her yanlıştan bir medet umma, her hatadan bir hikmet bulma edası bildiğiniz gibi. Önemli olan; sandalye krizi neyi saklamak için gündeme getirildi?

Kafamızda başka sorular da var. Mesela acaba Papa ziyareti ile dinler arası diyalog yeniden mi başlatılıyor? “FETÖ”nün dinler arası diyalog safsatası Ak Parti’de ‘Medeniyetler İttifakı’ adı ile yeniden mi hortluyor?

  Bir de "Vatikan veya ona bağlı kuruluşlara görüşmeden önce asgari 5 milyon dolar bağış yapma zorunluluğu olduğu ve bunun gerçekleştiği"ne dair haberlere bir açıklık getirilmesini bekliyoruz. Şayet yapıldıysa kime, ne kadar?

Sosyal medyada bir karikatür dikkatimi çekti. Karikatürde; şimdi burada CHP'nin başındaki zat olsaydı da ona “Ey Kılıçdaroğlu! Şehit cenazeleri kalkarken senin Vatikan'da ne işin var?..", demek ne iyi olurdu". Sahi bu süreçte CHP gitseydi troller, kalemşorlar ne derdi? Yer yerinden oynamaz mıydı?

***

AKP-MHP arasındaki ittifak sürecinde Katoliklerin ruhani lideri Papa ziyaretinde MHP’li bir ismin de yer alması dikkat çekiciydi. Kamuoyuna ne mesaj verilmek isteniyor?

Doğrusu 60 yıl sonra savaş arası yapılan bu kadar önemli görüşmenin sandalye haberiyle gümbürtüye gitmesini değil; medyada içeriğiyle gündeme gelmesini beklerdik.

Biz bu soruları ve sorunları gündeme getirdik ama ilgililerden bu Papa ziyaretinin faziletlerini anlatmalarını bekliyoruz. Sandalyeye takılan Ak Parti takipçilerine de  "Papa yakınlaşmasından ne gibi faydalar, hangi hikmetler bekliyorsunuz?" diye soruyoruz.

Sonuç olarak; Muhafazakârlıktan Milliyetçileşmeye  evrilen iktidar, Vatikan'dan ne ummuştur? Bu Vatikan ziyareti hangi milliyetçi kaygıya merhem olacaktır?

ncaliskan@beyza.net