Günlük | : | 83 |
Haftalık | : | 849 |
Aylık | : | 4975 |
Toplam | : | 384054 |
Bunun yanında, yaşananlardan ders almak bir yana, olmamışlardan, kendi zehaplarına kapılarak eleştiri oklarını yöneltenler de yok değildir.
I. örnek;
Gün Zileli, (Gün Zileli. Gün Zileli -d. 24 Ekim 1946, Ankara-, 1960'lı yıllarda, Yordam, Soyut gibi edebiyat dergilerinde öyküleri yayımlandı; ayrıca, Emekçi, Aydınlık, Proleter Devrimci Aydınlık dergilerinde görev aldı ve yazdı.)
24 Ekim 1946, Ankara doğumlu, 1970 yılında, DTCF'nin Felsefe Bölümü'nün 2. sınıfından büyük bir başarıyla ayrılan (!) ve buradan elde ettiği birikimini şurada burada araştırmacı yazar unvanıyla sergileyen Zileli, felsefe bölümünü bitiremedi, ama bir filozofu eleştirecek cesareti kendisinde görebildi. Hani denir ya “cahil cesur olur” her neyse.
Kafayı Cemil Meriç’e takmış, itham edici ve indi bir üslupla saldırıyor. Tanımıyor aslında Cemil Meriç’i. “Cemil Meriç’i ne zamandan beri okumak istiyordum. Bir arkadaşımda onun Bu Ülke (İletişim, 2008, 29. Baskı) adlı kitabı varmış, aldım ve dün okumaya çalıştım. Okumaya çalıştım diyorum, çünkü Cemil Meriç kendini okutmamak için elinden geleni yaptı. Özellikle değer yargılarıyla. Zaten ben bu yazıda kitabın içeriği üzerinde duracak değilim. Sadece söyleyeceğim şu: Cemil Meriç’in kitaptaki bütün makaleleri, sağcı-muhafazakâr bir muhayyilenin ürünleridir.” (Gün Zileli, “Su Koyuveren Yazar…”, (http://www.gunzileli.com/) Tarih: 12.1.12)
-Kitabın içeriği üzerinde durma gereği duymadığını söylüyor, ama içerikle ilgili yorum ve eleştiride bulunabiliyor.
-Açıkça Cemil Meriç’in kitabının veya kitaplarının okunmadığını itiraf ediyor.
Okunmadan bir eseri değerlendirmek ve dahi ondan hüküm çıkarmak, ancak felsefe bölümünü bitiremeyen birinin sergileyebileceği bir maharettir(!)
Keşke önyargı duvarlarını aşabilseydi ve okuyabilseydi, o zaman Cemil Meriç’in döne döne anlattığı, mülevves “sağcı-solcu” kavramları konusundaki duruşunu ve değerlendirmesini anlayamadığını ispat edercesine makalelerini, “sağcı-muhafazakâr bir muhayyilenin ürünleri” olarak itham ve iddiada bulunma mahcubiyetini yaşamazdı. Çünkü Cemil Meriç, “Türkiye'de Sağ-sol yoktur, dürüst olan ve olmayan insanlar vardır.” (Sosyoloji Notları ve Konferansları, s.291, 295) diyerek bu ithal algıya işaret etmiş ve piyonlarını uyarmıştır.
Daha baştan kendini şartlandırmış ve düşüncesini, benliğini rehnetmiş ve böylece düşünen, yazan ve hatta konuşan bir adamdan, artık şahsiyetli bir duruş beklemek bir yana, Cemil Meriç gibi bir filozofu anlamasının zorluğu ortadadır. Hatta Cemil Meriç, bu güdümlü zihinlere birkaç numara değil, yüzlerce numara fazla gelmektedir.
Kitaplarını okumamaya gelince; “Okumaktan hangi hakla söz ediyoruz? Okuma terbiyesinden önce, çok daha mühim, çok daha âcil disiplinlere muhtacız. Böyle bir ruh haleti içindeki insanlar nasıl, neyi okuyabilirler? Büyük bir yazarın tek satırını anlamaları imkânsız.” (Bu Ülke, s. 109) diyen büyük Usta, zaten teşhisini önceden koymuş.
Bu kafada olanlara, bir bilgenin, bir filozofun eserini ona vermek ve okumasını istemek, ona yapılabilecek en büyük zulümdür. Onun anlayabileceği seviyede verilecek kitap “Cin Ali” serisi olsa gerektir.